Makaleler

   Geri Dön

ÇAM BURNU

Dosyalar:

camburnu.pdf


Yazı ve Fotoğraflar. Tahsin CEYLAN


Denizin ruhuna uzanan yolculuğumuzda özlem kokan dokusuyla yine mavi yeşil sulardayız. Susamışlığımızı bir kez daha anlatım gücünün yetersizligine rağmen buluşturma sevdasındayız kelimelerle. Biliyorum ki, kelimeler çaresiz, kelimeler eksik, kelimeler güçsüz, kelimeler taşıyamıyor derin mavinin sessiz düşleri içerisindeki yaşanmışlıkları .Ama yine de hasretligimizde saklı kalan izlere dokunarak, “geçen yıl ya da geçen hafta buralardaydık diye başlayan yaşanmışlıklarımız ve devamında keşkeli haykırışlarımız ! “..böyledir bizim yosun kokan sevdamız, içimizde yaşanmalı ve yaşatılmalıdır” zamanın tüm yok ediciligine karşın, zamana olabildigince başkaldırarak...Özlemlerimiz ve hayallerimizle tek yönlü bir rotada ilerleyerek adına“zaman”denen o limana çapa attırırız kendimize. Evet “zaman” hergün herkes tarafından anlamlı yada anlamsız ne olduğunu yorumlamadan binlerce defa kullanırız. Her derde deva olarak sunulur hayatımıza. Oysaki “zaman” bizden öncede vardı, bizden sonra da olmaya devam edecektir. Ama biz olmayacağız. Ve zaman’a bıraktığımız herşeyin yokolmaya bıraktığımız olduğunun farkına bile varamıyacağız.. Geçen sürelerin yokedici etkisini genellikle iyileştirici algılama olarak kabul edip kendimizle aldatıcı avunmalar yaşarız. Tabiki “zaman” denen sihirli gücün yokettigi degerlerin varlığını da hissetmezsiniz. Tıpkı kopan bir kolunuzun ağrısını da hissetmememiz gibi bir şeydir zamanın yokediciligine terkettiklerimiz.Ve biliyoruz ki zaman bize zaman tanımıyacaktır. Deklanşöre dokunabilecek bir yürek ve uzanabilecek bir kola ve ele sahip olabilme sevdamız bundandır. Her dokunuşumuz zamanı ve mekanı donduran tek kayıttır bu yaşamsal devinim içerisinde. Ve zamana rağmen zamandan kopartıp aldığımız anlardır 35x24mm.lik bir film karesine sığdırdırabildiklerimiz. Her dokunuşta yaşamın renkleri arasındaki kontrastı taşıyabilmektir kendimizi sunduğumuz sevdalı ruhumuza...

Yine hayallerimizle ısınan ve bizi sarmalayan mavi-yeşil sulardayız. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesindeki “SUALTINDAN TÜRKİYE” sergisinin açılışının devamında Çanakkale Boğazındayız, ruhum, ben ve kameram. Boğaz farklı ekosistemiyle her zaman cazibe merkezi olmuştur görüntüleme ve kaydedebilme amaçlı araştırmalarımızda. Diplerdeki geçmişin mirası batıklar ve soğuk yüzey suları ile daha sıcak olan dip sularının buluşma havzası, beraberinde sürekli farklılaşan ve devamlı heyecan uyandıran fauna ve flora olarak zengin populasyonlar yaratmaktadır. Dergimiz Temsilcisi Mehmet Günaydın’nın sürekli araştırısal çalışmaları ve Ercan’nın bitip tükenmez enerjisi ve de 18 Mart Üniversitesi Sualtı Topluluğundan arkadaşların özverili destekleri birleşince rotamız yine Çanakkale’ye dönüyor. Nikon F 100’ün yanısıra kullanımına yeni geçtigim Nikon D 200’ fotoğraf makinamı da burada deneme imkanına kavuşuyorum. Yazıda kullanılan tüm görüntüler; Nikon D 200, Nikkor 10,5 mm.fisheye lens, Nikkor 60 mm mikro, Nikkor 105 mm.mikro lens, Sea&Sea DX 200 Housing, Sea&Sea YS 300(2 Flaş) kullanılarak kaydedilmişlerdir.
Dalış Noktası olarak seçtigimiz bölge ise Çam Burnu. Geniş açı ve makro görüntülemelerde sunabildigi seçenekler oldukça fazla. 22 metreye kadar olan yüzey akıntısı oldukça şidettli ve akabinde soğuk su tabakasına girmek ayrı cazibe noktası. Taşıyabildikleri besin açısından zengin yüzey sularının ölçümlenebilir derinliligini midye tarlalarının bitim noktası olarak kerteriz alıyoruz. Denizin ruhuna yaptığım bütün yolculuklarda hep şanslı olduğumu düşünürüm, Ruhum... hep yanımda, bu kez de yine farklı olmadı. 10 metrelerde dalış arkadaşım Ercan’a bakarken arkamızdan bir vatoz’un esrarengiz bir şekilde geçtigini farkettim, bu güzel bir sürprizdi bir vatoz görmek diye düşünürken 16-17 metrelerdeki sıcak-soğuk su tabakası aralığında adeta sauna ile şok havuzu arasında gel-git yapan 25-30 adet vatoz’un sürü halinde dans edişlerine tanık oluyoruz. Raja clavata ve Dasyatis pastinaca türlerinin birliktenliklerini gözlemliyoruz. Kelimelerin anlatımına sığmayacak muhteşem bir görüntüydü. Midye tarlaları arasında dikey eksende dar bir geçit olarak 25 metrelere kadar inenen homojen kum tabakası usta ressam dip dalgalarının tual’lini sunuyor biZe. Midye kabukları arasında kamufle olan Scorpaena familyasına ait türler ile kaya balıkları hemen hemen her viewfinder’dan baktığımda kadrajıma giriyorlardı. Soğuk su tabakasına yirmi metrelerden sonra girdigimizde ise artık farklı bir ekosistemle karşı karşıyayız. Denizel hayat’ın tüm konukseverligi ile kendi evreninde bizi konuk ettigini duyumsuyorum.Ve ellerim boynumda saygıyla eğiliyorum. Bir kez daha beni sıcak tutması için denizin mavisiyle ısıttım yaşamımda unutulmaz olan tüm degerlerimi...
Yaşamlarına sessiz tanıklar olarak giriyoruz ve sadece görüntü alıp, kabarcık bırakıyoruz mavi-yeşil sulara. Otuz metrelerde artık Akdeniz’deki sportif dalış limitlerindeki noktalarda nadiren rastladığımız Axinella türü süngerlere ve birlikte yaşam sürdükleri sarı sünger anemonlarına (Parazoanthus axinella) sıkça rastlayoruz. Ortam ve ortamla bütenleşik canlıları görüntülemeye çalışırken beni bekleyen sürprizden habersizdim. Axinella türü sarı dal süngerinin ortayerinde adeta çevreyi seyretmek için konuşlanmış bir iskorpit (Scorpaena sp.) ve yanında aynı sevdayla eşlik eden bir yazılı hani balığı (Serranus scriba) bir anda heyecanımı altüst etti. Ve her zaman inanılmazı inanılır olarak yaşatır bana ruhumdaki sevgi, deklanşöre bir kez dokunuşumun devamında hani balığı “hoşçakal” der gibi uzaklaşıyor iskorpitin yanından. Ancak iskorpit birkaç kare daha almama olanak veriyor. Fisheye lens ile olabildigince yaklaşarak görüntülememin devamında yine bir başka iskorpite sarı sünger anemonlarının içinde tam kamufle olarak çevreyi izlerken görüyorum. İskorpitin görkemli duruşuna ve çevreyi dikkatlice süzüşüne ev sahipligi yapan Parazohantos axinella ise sevgiliye sunulan bir demet çiçek gibiydi mavi derinliklerden. Böyle iki inanılmaz görüntü ardarda kadrajıma girerken, aynı anda Sevgili Badym’in dalış ve görüntülemeyle ilgili ifadeleri aklıma geliyor bir kez daha.....”Suya yapılan her yolculuk yeni bir başlangıçtır aslında ve insanı özgür kıldığı kadar unutulmaz bir heyecanı da içinde taşır daima. Üstelik huzur, dinginlik, neşe ve coşkuyu birarada bulursunuz yaptığınız bu yolculukta...Yüreginize dokunma şansını ve keşfetmenin mutluluğunu yaşadığınız anları sunar size bir kez daha. Görüntüyü ölümsüzleştirecek olmanın verdigi heyecan ise bilirsiniz ki sizi yine soluksuz bırakacaktır. İşte o an kendini her şeyden soyutladığını hisseder ve mavinin getirdikleri ile tarifsiz bir bütünleşme yaşar deklanşöre her dokunuşta...Oysa anlaşılmaz degildir yaşananlar; yüreginizdeki yansımaların ve renklerin farkına varmanız kendinize yaptığınız bir keşiftir. Sonunda içinizde kopan alkışlar bunu takip eder ve tekrar denize döneceginiz günleri beklemeye koyulursunuz.İçinizdeki coşkunun çoğalarak sizi karşıladığını hissedersiniz...”
İlave edecek birşey bulamıyorum, bana kalan yaşanmışlığın pratigini özümsemektir ve o anın heyecanını ruhumda bütün görkemi ile hissetmektir. Yaşanan da budur zaten..Ruhumdan akıp gelenleri dondurarak kaydediyorum deklanşöre uzanarak. Çanakkale Boğazı anemon populasyonu açısından da Türkiye’de bir örnegi daha olmayan farklılıklara sahiptir.

Anemon ile simbiyotik yaşam süren kaya balıklarını, yengeç ve karidesleri ilk kez yine mavi-yeşil sularda görüntülemiştim. Fotoğraf arşivimde oldukça fazla sayıda dia olmasına rağmen yine de Ercan ile birlikte gözlerimiz anemon içinde karides arıyor.
Anemon populasyonunun yanında beslenme alışkanlıklarını yakından tanıdığım tarak (Flexopecten glaber) 105 mm.objektifin kadrajına adeta nazar bocukları takıyor. Bir başka görüntülemede ise Blenniidae ailesinden horozbina ( Parablennius tentacularis) deklanşöre dokunabilme anımda kadrajıma girerek tarak’a eşlik ediyor.
Dalış arkadaşlarım Ercan, Bilge, Müge, Simay, Murat ve Tufan ’ın ekip anlayışlı çalışmaları ise görüntüleme ekipmanları yoğunluklu dalışlarımı kolaylaştıran faktörlerin başında geliyor.
Ve tüm görkemi ile anımsıyarak unutulmazları yaşıyoruz bir kez daha mavi-yeşil sulara adını kazarken sevdamızın. Selam Olsun...

Yeni Yılda yaşayacaklarınızın Ruhunuzdan akıp gelenler olması dilegiyle,
Mavide Kalın
Sevginizi Mavide Yaşayın...