Makaleler

   Geri Dön

TÜRKİYE DENİZ CANLILARI

Hazırlayan;Tahsin Ceylan

Türkiye’yi çevreleyen denizler jeolojik ve ekolojik yönden tamamen farklı özelliklere sahiptir; dolayısıyla her bir denizin kendine özgü bir flora ve faunası mevcuttur. Tür kompozisyonu açısından Karadeniz ile Marmara, Akdeniz ile Ege benzer yapıya sahiptirler.

Ülkemizi çevreleyen denizlerde yaşayan türlerle ilgili ilk ciddi çalışmanın Rum asıllı KAREKİN DEVECİYAN tarafından (Eski İstanbul Balıkhane Umum Müdürü) tarafından yapıldığı bilinmektedir.SLASTENENKO (1955-1956)ise Karadeniz havzası üzerinde ilk ciddi çalışmayı yapmıştır. Daha sonraları da yapılan çeşitli araştırmalar mevcuttur. Bugün ise bilimsel araştırmalar Üniversitelerimiz bünyesinde yoğun olarak yapılmaktadır.

Öğretici ve “değiştiren” kişi olarak siz eğitmenler Ülkemiz denizleri ve diplerinde neleri barındırdıklarını; oraya konuk olarak götüreceğiniz ve orada yaşamayı öğreteceğniiz insanlara öğretme ve duyarlı olmalarını oluşturma zorunluluğu ile karşı karşıyasınız.

Denizlerimizde hangi türlerin yaşadığını öğrenmeye geçmeden önce kısmen denizel ortamı ekolojik yönden tanımaya çalışmalıyız.

Yeryüzündeki en büyük sucul sistem olan deniz ekosistemi büyüklüğü ve karmaşık yapısı ile bir bütün halinde incelenebilmesi gereken en zor konudur. Bu nedenle de denizel hayat kendi içinde sınıflandırılarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Ekolojik olarak denizler iki esas bölüme ayrılır.

Pelajik Bölge
Bentik Bölge

A- Pelajik Bölge: Açık denizlerden kıyısal sulara kadar deniz diplerini kaplayan su kütlesine “pelajik” bölge adı verilir. Bu bölgenin;

0-200 metreler arası epipelajik
200-700 metreler arası mezopelajik
1000-4000 metreler arası batipelajik olarak adlandırılır.
4000-6000 metreler arası abissopelejik
6000-10000 metreler arası hadopelejik

Pelajik adı Yunanca deniz anlamına gelen “pelago” kelimesinden türemiştir. Türkçede bulunan plaj kelimesi de bu kelimeyle aynıdır. Tüm yaşamı boyunca pelajik bölgede yaşamını sürdüren organizmaların oluşturduğu topluluğa ise “Pelagos” denir.

B- Bentik Bölge: Sahil çizgisinden en derin olan bölgeye kadar olan bütün dibi içeren sahaya “Bentik Bölge” adı verilir. Bentik bölge de Litoral ve Derin Deniz Sistemi olarak ikiye ayrılır.

Bentik adı Yunanca deniz dibi anlamına gelen “benthos” kelimesinden türemiştir.

Pelajik Canlılar; genellikle zeminle ilişkisi olmadan yaşamlarını sürdüren formlardır. Bentik canlılar ise zemine bağımlı yaşamlarını sürdüren canlı topluluklardır.

Denizel canlılar besin bağımlılığına bağlı olarak’da

Karnivor (etçi)
Herbivor (otçul) veya
Omnivor (hem etçil hem otçul) olmak üzere üç ayrı grupta değerlendirilirler.

Deniz suyunun %3.5’i yağmursuları ile denize gelen erimiş maddelerden, %96.5’i ise saf su’dan oluşmaktadır.

Ortalama tuzluluk oranı %0.35 olarak belirlenmiştir. Bu oran akarsuların ve yağmur sularının denize aktığı bölgelerde daha düşüktür. Hiç yağış almayan bölgelerde ise örneğin Kızıldeniz’de %0.40 seviyesindedir.

Ülkemizi çevrelen denizlerde;
Akdeniz: %0.38 mg/lt
Ege Denizi: %0.35 mg/lt
Karadeniz: %0.17 mg/lt tuzluluğa (salinite) sahiptir.

Sucul bitkiler ve hayvanlar; solunum üretim ve besin maddelerini tüketmek gibi temel metabolik işlevlerin gerçekleşebilmesi için 0² ve CO²’ye ihtiyaç duyarlar.

Ülkemizi çevreleyen denizlerde 5.000 civarında omurgasız, 450 civarında balık ve 400 civarında alg’ın yaşadığı ifade edilmektedir. Karadeniz ve Marmara üzerinde yapılan Taksonomik çalışmalarda türler açısından bu denizlerin değişmez bir yapı içerdikleri gözlemlenmekle birlikte aynı durum Ege ve Akdeniz için geçersiz kalmaktadır.

Son yıllarda deniz balıkları faunasına yapılan ilavelerle birlikte 450’e yakın balık türünün Türkiye kıyılarında dağılım gösterdiği bilinmektedir.

Bu türlerin yaklaşık %61’i Atlantik-Akdeniz, %18’i Akdeniz endemik, %14’i Kozmopolit ve %7’si Kızıldeniz kökenli olarak belirlenmiştir.