Makaleler

   Geri Dön

MESUDİYE ZIRHLISI NASIL BATIRILDI

Yazı ;Tahsin Ceylan-Mehmet Günaydın
Fotoğraflar; Tahsin Ceylan


Yüzbaşı Halbrook torpillerini kovanlarına yerleştirerek üssünden hareket etti. Takvimde 13 rakamı göze çarpıyordu. Aralık ayının on üçüncü pazar günü idi. Sabahın erken saatlerinde bulunuyorduk.

Bll, Kumkale açıklarında suya daldı. Derinliğini ayar etti ve yavaş yavaş Boğazın içine girdi.

Şimdi bu denizaltı yolculuğunun en kritik safhası başlıyordu.

Bll, Dardanos önlerine yerleştirilmiş, beş sıra mayın hatlarını ağır ağır geçti. O gün Boğaz çok akıntılı idi. Denizin üstü kırışıklıklar, dalgacıklarla kaplı olduğundan bir denizaltı hücumu için çok elverişli zamandı. Üstelik Bll, ancak 313 tonluk, 2 torpil kovanı olan küçücük bir denizaltı teknesi idi.

İngiliz gemisi tamamen dört saat, deniz altında, akıntıya karşı yol aldıktan sonra, yerini öğrenmek üzere periskopunu suyun üstüne çıkardı. Yüzbaşı Halbrook etrafı seyrederken birdenbire adeta taş kesildi. Gözleri neler görüyordu?... Burnunun adeta dibinde kurşuni boyalı, iki bacalı bir zırhlı, aralarında 750 metre kadar bir mesafe var, yüzbaşı hemen emir verdi. Baş taraftaki kovanı zırhlıya doğru çevirdi. Vakit geçirmeden tetiği çekti. Torpil zırhlıya doğru fırlamıştı.

Düşman Yüzbaşısının gördüğü bu gemi bizim emektar Mesudiye zırhlımızdan başkası değildi. Nitekim torpil yola çıkarılırken Mesudiye zırhlısında öğle kampanasının çalınmasına hazırlanılıyordu. Saat on ikiye beş vardı. Yemek hazırdı.

Geminin baş tarafında gözetleme yapan nöbetçi çavuş denizin üstünde bir pırıltı görmüş ve bunun gemiye doğru yıldırım hızı ile gelen bir torpil olduğunu anlamıştı. Hemen nöbetçi subayına haber verdi ama... Artık çok geçti. Erler top başına geçtiği zaman torpil geminin iskele kıç omuzluğunda patlamıştı. O sırada denizaltının periskopunu gören erlerimiz onun üzerine ateş ediyorlardı. Mesudiye topçuları, son dakikaya kadar vazifelerini yaptılar. Toplar sulara gömülünceye kadar ateşe devam ettiler.

Torpillenen gemi Osmanlı donanmasının en ihtiyar zırhlısıydı.





Mesudiye, 1874 yılında inşa edilmiş, 1901’de İtalya’da tamir görmüş, 9250 tonluk, 40 yaşında bir gemiydi. Harbin başında, harp filosu başında çıkarılmış ve Çanakkale savunmasına katılmak için o civarda demirlemişti. 234 milimetrelik toplarının yivlerinin aşınmış olduğundan, namluları yenilemek için bir zaman İngiltere’ye gönderilmişti. 12 tane 150 mm.’lik topundan üç tanesi gemiden sökülerek karaya yerleştirilmiş ve Mesudiye bataryası kurulmuştur. Bu batarya Çanakkale savunmasında büyük işler görmüştür. Hareket halinde bulunması gereken Mesudiye zırhlısının sabit bir batarya gibi Sarı-Sığlar önüne demirlenmesi o zaman uzun tartışmalara yol açmış ve tenkit edilmişti.

Torpillenen gemi 8 dakika içinde sol tarafına devrilerek battı. Ancak bulunduğu yer sığ olduğunda direği dibe saplanarak karinesi suyun yüzünde kaldı. Hatta pervanesinin bir kanatı suyun sathında görülüyordu. Geminin denizdeki filikaları ile etrafdan yetişen vasıtaların yardımıyla mürettebatın çoğu kurtarıldı. 592 erden 568’i kurtarılmış, 24’ü şehit olmuştu. Subaylarından da 10’u da şehit düşmüştü. İlk günü subaylardan 18’ini kayıp olduğu tespit edilmişti. Akşama doğru geminin karinesinde duyulan seslerden tekne içinde canlılar olduğu anlaşılmıştı. İstanbul’dan süratle bir kaynakçı ekip getirildi. Batık geminin suyun üstünde kalan kısmındaki saçlar kesilerek içinden sekiz kişi çıkarıldı. Bunlardan üçü ölüm halindeydi. Havaya çıkar çıkmaz oksijen tesiriyle boğularak öldüler. 5 subay kurtarıldı.

O yıl mektebi bitirerek Mesudiye zırhlısında batan teğmenlerden Tuğrul Kılıçlı bize olayı şöyle anlattı:

“Yemek zamanıydı, şiddetle sarsıldık. Heyecanla ve süratle güverteye fırladığım zaman gemi iskele tarafına meyletmişti. Küçük toplar, görünmeyen bir hedefe doğru ateş ediyordu. Bir düşman denizaltısının bizi torpillediğini anlamıştım. Ancak geminin yattığı tarafa doğru atılan mermiler balıklama denize dalıyorlardı.”

“Kurtuluş çaresi kalmadığını anladım. İçinde geminin batmayacağı inancı vardı. Nitekim öyle oldu. Mesudiyenin direği kuma saplandı, karinesi, balık gibi suyun üstünde kaldı. Kendimi omurganın üstünde buldum. Hiç farketmeden oraya tırmanmışım. Bir ana baba günüydü. Evvela denizdekileri, sonra bizi kurtardılar. O sırada geminin karinesi içerden vuruluyordu. Geminin içinde canlılar bulunduğunu haber verdik.”

“Ertesi günü İstanbul’dan kaynakçı ustaları, saçları söküp birkaç arkadaşımızı kurtardılar. 36 saat kadar su içinde ve havasız kalmışlardı.

Şehit olanların hepsi makine subayı idi. Geminin makine ve elektrik dairelerinde kalmışlardı.

Mesudiyenin bir torpil ile devrilip batması bölme tertibatının çok eskimiş olmasıdır.

O sırada, periskopunu çıkarıp, Mesudiye zırhlısının battığını gören Bll denizaltısının komutanı Yüzbaşı Halbrook, şu kumandayı verdi:

-”Üssümüze döneceğiz, derinliği 60 kademe ayarlayınız ve dabılbotumlara su alınız.”

Periskopla son bir defa daha etrafını yokladı. Üstünde kendisiyle meşgul olan bir tekne bulunmadığını görerek emniyetle yoluna devam edecekti. Torpil infilakının sarsıntısından pusulasının adeseleri bozulmuştu. İstikametini takribi olarak tayin etti ve ihtiyatla seyre başladı. Yolda iki defa dibi bulmasına aldırmayarak Boğazdan çıktı ve üssüne döndü.

18 Mart deniz zaferinden önce yapılan bu teşebbüs, düşman denizaltı gemilerinin Marmara denizine de girebilecekleri olasılığını ortaya koyduğundan Türk bahriyeside Marmara denizi için bazı gözetleme yerleri ve teşkilat kuruldu. Bütün ilgili makamlara, özellikle jandarma karakollarına görevler verildi. Denizaltı gemilerinin görünüşü, su altında giderken su yüzüne çıkardıkları periskopları ve görüldüklerinde neler yapılacağı hakkında bilgi verildi.

Mesudiye’nin torpillenmesiyle sonuçlanan deneme görevi Amiral Kraden’i uyarmış ve İngiltere’den en yeni birkaç denizaltı gemisi istemeğe yöneltmişti. Amacı bu gemilerle İstanbul’a ve boğaz içine sokulmak, Türk harp gemilerini teker teker batırmak ve kara savaşları için yapılan ikmal nakliyatını baltalamak, önlemekti.

O sırada Alman açık deniz savaş filolarının İngiltere sahillerine yaptıkları akınlar nedeni ile Kuzey denizinde görev alan denizaltı gemilerinin gönderilemeyeceği bildirildiğinden, amiral Karden planını uygulayamadı.

Böylece Çanakkale’de denizaltı harekatı dört ay süreyle yapılmadı. Ama Türkler tedbir olarak, Boğazdan geçecek denizaltıları gözetlemek, izlemek ve savaşmak için “Nuralbahir” ve “Aydınreis” ganbotlarıyla “Akhisar” sınıfı küçük torpitobotlar donanmadan ayrılarak, Boğaz-Deniz Komutanlığı emrine verilmişlerdi.

Amiral Karden’in isteği tamamen reddedilmemişti. Ona elindeki B botlarından başka E sınıfı denizaltı gemilerinden birkaç tane gönderilmişti. Nitekim bunlardan E15 18 Mart’tan önceki bonbardımanlarda öncü olarak keşif hizmetinde kullanılmıştır.

Düşman denizaltı gemileriyle savaş 17 Mart günü başladı. O gün saat 5.00’de Kd.Yzb. T.Brodi komutasındaki E15 denizaltı gemisi savaştan önceki Çanakkale İngiliz konsolosu Yedek Yzb. Palmerin kılavuzluğu ile, boğaza girmişti. Havanın puslu ve karanlık oluşundan yararlanarak su üstünde seyreden gemi şafak sökerken Soğanlıdere hizasında daldı ve Boğazın tam ortasında ilerlemeye başladı. Saat 6.00 gemi birkaç defa dibi buldu ve bir ara kulesi sudan dışarıya çıktı. İstihkamlardaki gözcülerimiz onu gördü ve E15 bataryalarımızın yoğun ateşiyle karşılaştı tekrar dalmak istediysede suların ve akıntının etkisiyle idare edilemeyerek Dardanos önlerindeki sığlığa oturdu. Bataryaların mermileri geminin kulesini ve akü bataryalarını parçaladığından gemi komutanı ile 6 er ölmüştü ve ötekiler esir edildi. Geminin teknesi ele geçmemesi için İngiliz torpito stimbotları tarafından o gece torpillenerek parçalandı.

Bu olayda İngilizleri, denizaltıları Marmara’ya sokmak sevdasından alıkoyamadı.